16.3.16

her bir yanı iz dolan kadınlar...


Birkaç gün önce yazmıştım ya da bir hafta... Raif diyorum ona, karşısına geçip konuşacağım çünkü gidiyor, demiştim.

Uzun ve stresli anlardan sonra yazdım. Cevap gelmedi tabi ben şaşırdım mı? Aslında hayır çünkü genel de hayatıma bakarsak, bir erkek tarafından bir sürü yaralarla bezenmiş bir insanım. Halbuki şu hayatta iki sevgilim oldu. Bir de istediğim ve isteye adamlarla kısa konuşmalarım oldu sonu olmayan...Ama bana bir şekilde imzalarını bırakmışlar.

Tam umudumu kesmişken çalıştığım yere geldi ve cesaretim tavan yaptı. Durur mu bizim kız? Sosyal medya üzerinden ulaştım. Numarasının değiştiğini açıklayıp ertesi gün konuşmayı kabul etti. Tabi ben alışkın değilim bu kadar ılımlı yaklaşılmasına...

Dedim ki; Buluşmayı unutacak!

Ertesi gün üzerimde bir miskinlik var. Hazırlanıp beklemem normal olanı ama ben elime alıp kitabımı oturdum bir köşede... Çünkü biliyorum, unutacak. Buluşmak için mesaj attığında şoktan sevinemedim bile... Eee ben alışmışım unutulmaya...

Bir de kendi çalıştığı ve ikimizin de tanındığı bir mekana gideceğimizi öğrenince ağzım bir karış açık kaldı. Ben alışmışım bir adamın beni herkesten saklamasına... Ev arkadaşıma deli gibi "Orada bizi herkes görür!" diye bağırdım. Yani? dediğinde verecek cevabım olmadı. Görseler ne olacaktı? Hiç. Ben o adamla anılmayı göze alarak gittim. Tek derdim herşeyi benden duymasıydı. Sorun neydi peki? Belki de beni lise de ondan bundan gizleyen adamın bıraktıklarıydı... Üniversite de daha arkadaşken bile gizli saklı beni uzun yollardan eve bırakan adamın bana bıraktıklarıydı.Kimsenin bizi görmemesi gerekiyordu. Bana öyle aşılamışlar...

Hayatımda ilk defa böylesine bir heyecanla, zangır zangır titreyerek giderken tek düşündüğüm; Lütfen beni kıracak ve bendeki yerini sarsacak bir hareket yapmasın demekti. Bir umut ya da güzel bir düşünce ile onun karşısına oturmadım. Tek derdim şimdiye kadar gördüklerim gibi beni yıkacak bir kelime ya da bir cümleydi...

Olmadı. Daha ilk an heyecanımı anlayınca "Sakinleş konuşuruz..." dedi. Haydaa! Adam sen manyak mısın? diyemedim. Sonra paketindeki son iki dalı uzattı. Birini kendi aldı... Bir de su istedi ama kendine zannederken suyu açıp bana uzattı. Sadece gülümsedim. O an o sakallarında elimi gezdirmek istedim. "Hayal kadar güzelmişsin..." demek istedim. Bir an ellerim ona doğru giderken bacaklarımın arasına alıp kendimi durdurdum.

Kendini anlattı. Özelini benimle paylaştı. Onda nasıl bu güveni sağladım bilmiyorum? Aramızda geçen bir cümlelik tanıdıklıktan ibaretken bana güvendi. Oysa benim ilk sevgilim bana güvenmezdi.

Bana hayallerimi sordu ve kendi hayallerini anlattı. Beni dinledi. Yadırgamadı ya da alay etmedi. Dalga geçmedi. Gülümsedi. Zaman hatası dedi... Sevgilin olma ihtimali varken karşına çıkamazdım dedim.

Ben yazar olmak isteyen ve yazan biriyim ama karşında cümlelerim tükendi dedim.

Geçen sene adım atmadım çünkü hayatında biri var diye duydum ve sen mutluysan ben mutlu olurum dedim.

İşimi sordu. Hayatımı sordu. Kendini ve özelini anlattı....

Bir tatlıyı nasıl sevdiğini anlattı. O an sanırım rahatlamıştım "Ben sana yaparım." dedim. Gülümseyerek sırtını sandalyesine yasladı "Tamam, o zaman" dedi.

Konuşmak istediklerimin çoğunu söyleyemedim. Ama artık ne olduğunu biliyor. Yanımda birini gördüğünde farklı anlam çıkarmayacak kadar biliyor. Ona değer verişimi de görsün istiyorum. Onu rahatsız ettiğimi düşünerek geri çekildiğimi söylediğimde, öyle olmadığını anlattı. Oysa ben bir adamın benden rahatsız olmasına nasıl alışmışım?

Bana yalan söylemedi. Eski sevgilisiyle konuşmaya başlamasının da gidişinde sebep olduğunu söyledi. Sana yalan söylemek istemiyorum dedi ve ben üzülmedim. Kırılmadım. Bana yalan söyleyen adamları düşündüm. Her defasında yakaladığım ama sonra tekrar yalana başvuran...

Yakın arkadaşları beni gördü. Ben rahatsız oldum ama o rahattı... Alışmışım bir tanıdık görünce karşımdaki adamın garip hallerine...

O kadar güzel gülüyor ki ben onun gülüşüne aşık oldum. Ben onun gülüşü ile var oldum. Onunla olgunlaştım. Okuduğum kitaplar onunla anlam kazandı. Onunla büyüyorum. Hayatıma kimse girmeyecek. O da girmeyecek ama belki arkadaşlığa ilk adımımızdır?

Sıkıldığında ve konuşmak istediğinde yaz lütfen dedi... Ben alışmışım yazdığımda rahatsız olan adamlara...

Bekletilmeye..
Unutulmaya...

Ben onun yanından mutlu ayrıldım. Bilen herkes ona olan bu halimi garipsedi. Bir kızın yanına gidiyor olmasına üzülmemi beklediler ama ben öyle düşünemedim. Çünkü ben o kızı anlatırken bile onun gülüşünü, gözlerini, dudaklarını ve sakallarını hafızama kazımak için onu izliyordum.

Yalnız en çok zoruma giden bu olumsuzluklarım oldu. Meğer o basit adamlar bile benim hayatıma nasıl da kalıcı izler bırakmış? Neler yapmışlar bana böyle? Beni nasıl bitirmişler...

En çok kendime üzüldüm. Bunun için ağlamayı çok istedim. Kendi bitmişliğimle içim yandı. Sonra arkadaşlarımın bile yaşadıklarının bende bıraktıklarını düşündüm. Kırgınlıklarımın parçaları birer birer batmaya başladı...

Ben herkesin dışarıdan güzel dediği insanım ve onlara göre özgüvenim çok yüksek olmalı... Ama içim yaralarla dolmuş ben bunları görememişim. Kendime değersizliğimi nasıl da kabul ettirmişim. Her bir yanım yaralardan çürümüş ben onları görmeden kabuk bağlamışlar. Göremediğim her an geçmişimi zedelemişim. Bitirmişim kendimi de geleceğimi de...

2 yorum:

  1. Öyle bir kapı açılır ki; kır kapalı kapıya bedeldir. Bir kapıdan girersin ve kır kapı birden açılıverir kendine.

    YanıtlaSil