27.1.16

burası benim de evim lan!



Her üniversite öğrencisi gibi kalkıp ara tatil diye onca yolu göze alarak eve geldim. Sırf ilk an stresini yaşamamak için ev arkadaşımla geldim. Çünkü, ailemin yanında bile beni güvende hissettiren tek insan o. Normal bir öğrencinin aksine daha az eve gelmenin vicdan azabıydı, beni bu eve getiren. Oysa ki genç kız her seferinde bu eve attığı ilk adımda 'Keşke gelmeseydim.' diyordu.

Yaklaşık iki senedir en çok güvendiğim ya da başıma her ne gelirse gelsin 'Benim ailem var' cümlelerini hayatımda benimseyemiyorum. Ama kayıplarını düşünerek üzerime düşen evlat görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Bir de bana sonrasında 'Keşke' kalmasın istiyorum.

Her seferinde hayal kırıklığı ve ne zaman döneceğim diye düşünerek tatilimi bitiriyorum. Zaten 'tatil' tamamen basit bir kelime haline geldi. Bu evde düşünmekten hiç dinlenemiyorum ki...

Nasıl bu hale geldim? geldik? Yemin ederim, bilmiyorum. Düşündükçe, boğuluyorum. Sürekli dibe batıyorum ve bunun çıkışı yok. Umutsuzluğa doğru sürükleniyorum.

Bir senedir benimle aynı evin içinde konuşmayan abimden sonra mı koptu, diyorum. Ben hiçbir zaman aşırı ailesine bağlı biri olmadım. Yine de sanırım oğullarını her durumda haklı gören ailem bu dandik küslük sebebimizde bile beni suçlu bularak, gözden çıkardı.

İlk geldiğim anda "Baba" diyorum. "Bütünleme için gitmem gerek haftasonu ama dönerim." diyorum. O mükemmel baba olmamasına rağmen çok sevdiğim babam; "Nasıl döneceksin?" diyor. "Otobüs parası mı derdin?" diyemiyorum. O daha okul tatile girmeden bin kere arayıp "Ne zaman geleceksin?" diyen babam "Dön tabi" demeyince "Ya da dönmem. Kalırım zaten gittikten bir hafta sonra okulum açılacak." diyorum.

"Sınavdan sonra iki hafta boşluğum var." diyemiyorum. Nasıl diyeyim? Oğulları ile aynı evde konuşmadıkça onların üzerindeki ve yüzlerindeki huzursuzluğu es geçemiyorum ya da "Burası benim de evim lan." diyemiyorum.

En sevdiğim adamlardan birini kaybettiğim cenazenin mevlidinde iki kere beni arayan ama ulaşamayan abim, o benim babamdan çok üzerime titreyen adam. Sırf telefonunu açmadım diye bir senedir, benimle konuşmuyor. "Baba, oğlun telefonunu duymadım diye benimle bir senedir konuşmuyor. Yaptığımı yemiyor ve benden ölesiye nefret ediyor. Sen benden, onun evdeki rahatlığı için vaz mı geçiyorsun?" diye bağırmak istiyorum da işte söyleyemiyorum.

Her geçen gün benden bir adım uzaklaşıyorlar ve ben susarak izliyorum. Kendi ailemi bile anlayamıyorken bir başkasını anlamaya çalışmıyorum. Kendi baba evimde şimdi bir yabancı gibi hissediyorum. Şafak sayıyorum. Bu sıcacık evden o her odası buz gibi olan ama bana ait olduğum yeri hissettiren evimi çok özlüyorum.

Ailem iki adım benden kaçıyor. Ben bir adım daha geriye gidiyorum.

19 yorum:

  1. Allah yardımcın olsun. Buruk bir yazı olmuş. içini dökmüşsün. Aile demek birbirini var eden değerler demek. Birbirinin mutlulu için herşeyini feda eden demek. İnşallah birazcık olsun sevgi, şefkat ve merhamet tomurcukları açar da bahar gelir insanların kalplerine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Etrafıma dökmekten çok yoruldum. Zaten artık etrafımdaki kimseye dökülemiyorum. Acılarımı da kendim yaşamayı öğrendim. İnsana ailesi tahammül edemiyorsa kimse edemez diye düşündüğümden olsa gerek. Televizyonda gördüğüm vicdanı eksik olan insanlar benimle kan bağı olan insanlardan farksız. Böyle böyle hayatı ve acımasızlıkları daha iyi anlayabiliyorum sanırım, artık.

      Sil
  2. Çok çok zor bir durum. Anlayamıyorum ama anlamaya çalışıyorum seni. Yine de anlayabilmek, yaşadıklarını yaşamak çok güç. Allah yardımcın olsun. Umuyorum her şey eski haline yerli yerine geri döner. Arkadaş değil ki abi sonuçta. Allah yardımcın olsun :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir sene sonrasında artık biliyorum ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Başlarda umudum vardı. Özel günlerde umudum vardı ve hepsi tükendi. Yapabileceklerimi yaptım üstelik hiçbir suçum olmamasına rağmen. Artık umut tükendi kendi başıma kaldım.

      Sil
  3. gerçekten zor,
    ama belki senin geri değil ileri adım atman gerekiyor
    maalesef karşıdan beklediğimiz şeyler gerçekleşmiyor bu aile bile olsa
    bu kadar fuzuli bir nedenle küslük bazen inatçı olmak lazım inadına sarılmak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İleriye attığım her adımın sonu hüsran oldu. Gururumu da inadımı da hiçe sayıp sırf ailem diye yapmayacağım herşeyi yaptım. Ben onlara koştukça onlar kaçtılar ve artık benim de onlara adım atacak hiç halim kalmadı. Ailesinden liseden beri hiçbir şey beklemeyen bir çocuğum. Tek beklentim varsa o da yanlışımda veya doğrumda yanımda olmalarıydı onu da beceremediler.

      Sil
  4. çok zor bir durum olmuş gerçekten. fakat evden uzak günler geçirince aileye karşı biraz ilginç bir hal alıyor insan. Eve gerçekten döndüğünde düzeleceğine eminim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zor ve her gün biraz daha araya soğukluk giriyor. Zaten artık bu eve dönmek planlarım arasında ne yazık ki yok :(

      Sil
  5. Ataerkil bir toplumda yaşadığımız gerçeği bir kez daha gün yüzünde. Ben de benzer bir durumu yaşadım. Bir farkla: Benim babam beni evden net bir şekilde kovdu... Aradan yıllar geçtikçe yaşlanıp ölüm korkusuna kapıldıkça da sanki hiç bir şey olmamış gibi arayıp neden gelmiyorsun diye sitem etti. Zaman hiç bir şeyi unutturmuyor ama alıştırıyor. Kendi ayaklarının üstünde saplam dur, onlar sadece seni dünyaya getirdiler, hayatını sen kendi istediğin şekilde yönlendirirsin. Eksikliklerini, kırgınlığını unutacağını söylemiyorum ama, sen güçlendikçe acıları küçülecek. Tecrübeyle sabittir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her seferinde 'Aman önce kızlarım' laflarına çok kanmışım sanırım. Ataerkilliklerini ne yazık ki birkaç senedir fark ediyorum. Ve hayal kırıklığı ile bu fark edişleri yaşıyorum bu yüzden bir süre bocaladım. Ama ben her zaman tek başıma da yetebileceğimi düşündüğümden ve çalışarak okuyan biri olduğumdan sanırım yoklukları sadece manevi anlamda beni kırıyor. Söylediklerinden sonra diyorum ki bazen keşke ailelerimizi biz seçebilsek

      Sil
    2. Keşke, o zaman sen gör bendeki aileyi :) Yoklukları tabiki kırıyor, incitiyor; ama varlıklarındaki kadar değil herhalde diye düşünüyorum. Sen hayatın inadına yüzünden gülücüğü, kalbinden umudu eksik etme, gerisi bir şekilde halloluyor. Kızım Myna'ya da dediğim gibi; mutlu ol, mutlu yaşa. Onlar seni incittiklerini anladıkları zaman dertlerine yansınlar.

      Sil
    3. Herşeye tamam ama onların güvensizlikleri ile geriye kalan hayatlarımızı ve geleceğimizde yer alacak insanlara karşı güvenimizi de yerle bir ediyorlar? En çok o zaman nefes alamadığımı hissediyorum.

      Sil
  6. Merhaba,umarım bu dediğimi yanlış anlamazsın.bazen insanlar ailerinden daha fazla ilgi görmek isteği zamanlar oluryor, istenilen o sevgi görünmeyince doğru olmayan sebeblerle bağlantı kurulanabiliniyor. bir ara evlatlat mıyım diye düşününen sonra da bu düşüncenin kendi içsel problemim olduğunu kavrayan biri olarak yazıyorum. Umarım problemlerinizi aşarsınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Problemini kavrayıp kendini fark etmiş olman güzel ama benim sorunum ilgiden çok daha farklı aslında. Belki biraz eşitlik ve hoşgörü ama o da ne yazıkki yok bu yaştan sonra onlarda değişmeyeceğine göre olmayacak

      Sil
  7. aslında hiç bir şey beklenmese bile aile olduğunu hissetmek farklı , çok şey yazmak isteyip hiç bir şey yazamayan biriyim bu konuda , umarım onlara muhtaç olmayacağın biriler olsun hep hayatında ...:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende öyle umuyorum tüm şanssızlığıma inat

      Sil
  8. merhaba,neden içinden söylediklerini onların gözlerinin içine bakarak da söylemiyorsun küçüğüm?Seni anlarlarsa ne ala,yeniden aile olursunuz.Anlamazlarsa ne olacak ki?Zaten kopmuş iletişimi yeniden koparmaz ki!!Anlamazlarsa,boşuna uğraşmaktan kurtulur ve rahat edersin,kendini yemezsin uğradığın haksızlık yüzünden.Ben de senin gibi bir çocuktum,ailenin istenmeyeni çünkü haksızlığa tepki verirdim ama ben hep haksız olurdum.Susardım,kendi haksız durumlarını anlarlar sanırdım,birgün patladım,ne varsa yaşadığım saçtım savurdum,meğer onlar beni duygusuz,bencil,vurdumduymaz olduğum için susuyorum sanırmış.Şimdi ailenin doğrucu Davut'u olarak çok sevilen ve güvenilen üyesiyim.İşte belki seni de duygusuz,bencil,aldırmaz sanıyorlardır.Dök içindekileri annene babana,unutma seni canlarından var ettiler,senden daha çok üzülüyor da olabilirler.Haa,döktün,işler daha mı beter oldu,demek ki buymuş der olduğu gibi kabul edersin ama üzülmezsin artık ve onlar için uğraşmazsın da.Bir düşün bakalım yazdıklarımı,ne dersin???Hamiş;annen yaşında olduğum için sen dedim affola,öğüt vermiş gibi olduysam da affola :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Affola diyeceğiniz bir yorum değil aksine bir tebessüm oluşturan güzel bir yorum olmuş. Bunun için öncelikle teşekkür ederim.

      Defalarca onlara ulaşmayı denedim. Yaptığım herşeyin altındaki açıklamamı ve mantığını anlattım. Ama benim ailemin en büyük sorunu; dinlememek. Konuşurlar, dinler isterler ama dinlemezler. Dinlemedikçe sustum. Öfkemi bile çoğu zaman artık onlara karşı tutar oldum. Gözyaşımı da kırgınlığımı da bana içimde yaşamayı öğrettiler. Kafalarında yaratmak istedikleri 'ben' bile net değil. Kendi fikirlerini dışarıdan her insan belirleyebilir ama kendi çocukları belirleyemez. Ah pardon çok kıymetli oğulları belirleyebilir. Zaten o bizim evde ilahlaştırılan çocuk...

      Ulaşabilmeyi ve bir gün kaybettiğimde onları keşkelerimin olmamasını çok isterdim. Tüm kapıları kapattılar. Ergenliğini bile sessiz sakin kitaplar arasında geçiren, vicdanı sayesinde her seferinde onların yanında olan, sırf onlarla vakit geçirebilmek için televizyon izlenen odada kitabını okuyan çocukları onlar için tam olarak nerede hiç bilmiyorum. Artık bu durum için ne ağlamak ne de üzülmek istemiyorum.

      Sil
    2. e,denemişsin işte,üzülme artık.Demek ki senin vefanı,sevgini,ilgini umursamıyorlar.Biz doğu kültürüne tabi insanlarda,gereksiz bir vefa borcu hissiyatı var.Benim kan kardeşim (erkek ),bir seferinde,'herkes ölecek,onlar ölecek diye hayatımı onlara göre ayarlayamam ki,sonuçta ben de öleceğim' demişti.O zaman aymıştım ben de.Kimseye bir borcumuz yok,herkes seçtiği hayatı yaşar.Seni dünyaya getirdiler diye bir gönül borcu ya da minnet duyman gerekmez.Anne baba olmayı kendileri tercih etmişler,orada senin bir söz hakkın yoktu,sana bakmak ve ihtiyaçlarını gidermek onların göreviydi ve yaptılar.Bunun karşılığında evlatlık görevleri denen diyeti ödemeni bekleyen toplum seni germesin.Dedim ya doğu kültürlerine ait yapış yapış adetler.Ben çocuklarımdan asla bir geri dönüş beklemiyorum,bazen eşim söylenir,bunlar bize bakmaz ileride diye,ona da kızarım,çocuklarımın bana bakmak gibi bir görevi yok diye.Kendi anne ve babam bana ihtiyaç duyduklarında mutlaka ilgilenirim ancak kafamı kızdırdıklarında da tepkimi gösteririm.İlişkimi askıya alırım,yaptıklarını anladıklarında geri dönerler yok anlamazlarsa,şu sebepten ben seninle bir süre görüşmek istemiyorum derim.hayırlı evlat,yalaka evlat değildir hiç üzülme,öldüklerinde pişman olurum mantığı çok saçma.Canlıyken beni umursamayan bir insan öldüğü zaman neden kıymetlim olsun ki.Yine kafamıza yerleştirilmiş doğu mantığı işte.Birileri sırf bizi hayata getirdi diye özel muamele hak etmezler.Neticede bunun için kendilerinden fedakarlık falan yapmadılar.Bir zahmet dünyaya getirdiklerine de bakacaklar.Ay ,uzattım,özetle madem elinden geleni yapmışsın,bir an önce maddi özgürlüğüne kavuşup kendi hayatını kurmaya başlamalısın,gerisi hikaye,sonuçta sen de öleceksin.

      Sil